CENNETİ ARAYAN CEHENNEM ÇOCUKLARI.

Hiç düşündünüz mü?..
Biz kimiz?..
Nereden geldik, nereye gidiyoruz?.
Ünlü fizikçi Stephen Hawking şöyle tarif ediyor bizi..
“Biz, oldukça ortalama bir yıldızın ufak bir gezegenindeki gelişmiş maymun türleriyiz. Fakat evreni anlayabiliyoruz. İşte bu bizi çok özel kılıyor.”
Sizce sıradan bir insanın tarifi bu mu?..
Biz gerçekten doğayı, evreni anlayabiliyor muyuz?..
Doğada bizi diğer canlılardan özel kılan tek şey aklımız..
Aklımız düşünceyi üretiyor, düşünce de bilgiyi..
Google CEO’su Eric Schmidt’e göre uygarlığın başlangıcından 2003 yılına kadar ürettiğimiz bilgi miktarını, günümüzde her iki günde bir üretmekteyiz..
İnanılmaz bir istatistik..
İnsanlık hiçbir dönemde bugünkü kadar fazla düşünce üretmedi..
Ama insanlık bugünkü kadar da çalkantılı bir dönem yaşamadı..
O halde şu soruyu sormak gerekmiyor mu?..
Düşünce ve bilgi insanoğluna mutluluk getirdi mi?.
Ya da düşünce ve bilgi insanların mutluluğu için kullanıldı mı?
Bilgisayarlar, akıllı telefonlar, televizyonlar bize ne verdi?..
Ardı arkası kesilmeyen yeni görüntülerin, yeni bilgilerin esiri olmadık mı?
Her türlü mutsuzluğu canlı izliyoruz..
İnanılmaz bir merakla savaşları seyrediyoruz..
Ülkelerin işgal edilmesini..
Cinayetleri..
Kafa kesmeleri..
Sahile vuran göçmen bebekleri..
Depremleri, tsunamileri..
Katliamları..
Patlayan madenleri..
Çöken binaları..
Ölümleri..
Hepsini kanıksadık artık..
Açlığı, yoksulu, sömürüyü, adaletsizliği, zulümü kanıksadık..
Bu görüntüleri, bu bilgileri bize ulaştıranlar, beyinlerimizde şu algıyı oluşturdu.
“Bu evrenin kuralı..Büyük balık küçük balığı yutar.Başka dünya yok.”
Hawking’in dediği bu mu?..
Biz evreni böyle mi anladık?..
Yoksa bu bir hipnoz mu?..
Akıl, düşünce ve bilginin ürettiği bu olabilir mi?..
Bu aynı zamanda bize bir “Benmerkezcilik” dayatması değil mi?.
Benmerkezcilik bizi kibirli, şımarık başkasına yaşam hakkı vermeyen birer tüketici yapmadı mı?..
Hubert Reeves’in dediği gibi..
Bu benmerkezcilik, “bitkilerin, hayvanların ve tüm evrenin bize hizmet etmek için varolduğunu ve üzerlerinde hiçbir sınır tanımayan bir hakka sahip olduğumuzu savunan, yüzyıllar öncesinden gelen bir önyargının yansıması” değil mi?..
Bu benmerkezcilik, bunca düşünce ve bilgi üretmemize rağmen cahilliğimizin ve dar görüşlülüğümüzün doğrudan ifadesinden başka ne olabilir?..
Evet evrende büyük balık küçük balığı yutuyor..
Ama karnı doyunca kimseye saldırmıyor.
Doğada obezite diye bir hastalık yok..
Siz evrende insanoğlu dışında başka bir türün neslini tüketen canlı gördünüz mü?.
Göremezsiniz..
Oysa biz doymuyoruz..
Tükettikçe tüketiyoruz..
Mesela şimdi iphone 7’yi bekliyor milyonlar..
Mandıra filazofunun dediği gibi..
“İphone’nın yaratıcısı Steve Jops bile 4 tanesini gördü. Biz daha kaç tanesini göreceğiz.”
Herşeye, herkese saldırıyoruz..
Tüm bunları sözde mutluluk adına yapıyoruz..
Bu yüzden kendi arzu ve hırslarımızın birer kölesi olduk..
AVM’lerde, mağazalarda, marketlerde mutluluk arıyoruz..
Oysa mutluluk peşinde koşulacak ve satın alınacak bir şey değil..
Ünlü psikiyatrist Carl Jung şöyle demiş.
”Dışına bakan kişi rüya görür, içine bakan ise uyanır.”
Buda’ya soruyorlar “Sen kimsin?” diye..
“Uyanığım.” diyor..
“Uyanmak nedir?” diyorlar..
“Izdırabın sonudur.”
Izdıraptan kurtulmak için rüyadan, hipnozdan kurtulmak gerekiyor..
Uyanmalıyız..
Evrenle kucaklaşmalıyız..
Çünkü biz, doğa ve evren bir bütünüz..
Birlikteyiz..
Kendi içimize, kalplerimize dönmeliyiz..
Mevlana Celalettin Rumi’nin şöyle bir sözü var..
“Sadece kalpten gelen erişebilir gökyüzüne.”
Kutsal kitaplarda tanrı gökyüzündedir.
Gökyüzü cennetttir, mutluluktur..
Bakunin’in sözüdür.
“Gökyüzünde bir efendi olduğu sürece, yeryüzünde köle olarak yaşamaya mahkumuz.”
Kadim Hindu, Tibet ve uzak doğunun mistik öğretileri Bakunin’in bu sözünü şöyle destekler..
“Tanrı gökyüzünde değil, insanın kalbindedir..Tanrı insanın kendisidir.”
Sufi geleneğinde Vahdet-i Vucut denir bu inanca, varlık birliği demektir..
İslam düşünürü Hallac-ı Mansur “Ene’l-Hakk” dediği için öldürülmüştür..
Ene’l-Hakk “Ben Hakk’ım”, “Hak’tan gayrı değilim” demektir..
Biz mutluğu dışarıda ve de gökyüzünde ararken, kalplerimizi unuttuk..
Yüreklere kilit vurduk..
Çevremizle, doğa ile savaşmaya başladık..
Eğer kalplerimizi açmayıp bu savaşı kazanırsak, maalesef kaybedeceğiz..
Cenneti ararken, cehennemde yanacağız..
(Sedat Kaya)

fb_1157552_1452181271682311_1390495140_n

Yorum bırakın